Firavun yazdı:Lehi yazdı:Seyler bilinebilir inanci uzerine bilim yapilir. Oyle olmasaydi zaten bilim yapmanin da bir anlami kalmazdi, cunku zaten gercegi bilemeyiz, biz en iyisi mi bir cafe'ye gidip cay icelim derlerdi. Degil mi?
O halde sayin firavun, Inanci nasil temellendirmeliyiz? Bildiginiz gibi, bilimde meli, mali yoktur. Su-dur, bu-dur vardir. Felsefi anlamda nasil ele almaliyiz dersiniz?
Bilim, bilinmeyeni bilinir kılmak için yapılan çalışmadır. Bilinmeyene açıklama getirir. Dinler de aynı şeyi yaparlar aslında. Onlar da bilinmeyene açıklama getirirler. Her ikisinin açıklamasını hipotez olarak kabul edersek, bilimsel çalışmalarda hipotezi destekleyecek analizler yer alırken, dinsel açıklamalar yalnızca dogmalardan oluşur. Dinde analiz yoktur ve sizden körü körüne inanmanız istenir. Bilim ise açıklamalarını ampirik ve teorik bilgilerle desteklemek zorundadır.
Yaratılış açıklaması ise hiçbir analize dayanmayan mitolojik hikayelerin derlemesidir ve hiçbir şekilde bilimin konusu olamaz. Bunun doğruluğunu kabul etmek salt inançtır, bilimle alakası yoktur. Binlerce hikaye uydurulabilir, uydurulmuştur da. Biraz düşünen birinin, en azından, benimsediği dine neden inandığını sorması gerekir.
Bilimin ve dinin “bilinmeyene” dair aciklama bicimini, bilimsel bilginin dogasi, yapisi ve ortaya koyumu zeminine indirgeyip, din ve bilimin farkli calisma sekillerini tek bir acidan ele almis, bu tekillikte din ve bilimi karsilastirmis, yine tek tarafli bakis acisiyla kendi gorusunuze uygun, guzel bir giris yapmissiniz. Bu iletiniz icin tesekkur ederim. Bilimde inanc olur mu? Olursa nasil olur sorusunu simdilik bir kenara birakip,ozellikle vurguladiginiz dusunceye dair yazacagim. Itiraziniz, eklemek istediginiz yada duzeltmek istediginiz birsey olursa lutfen yazinin hangi noktasina karsi oldugunu belirtin, o kismi ayrinlilayalim. Cunku karsilikli anlamak, anlasilmak ve ogrenmek istiyoruz sanirim. En azindan benim acimdan boyledir.
Bilim ve din, seylere dair kullandigi method, yanasim ve aciklama bicimiyle birbirinden cok farkli alanlar olup, kendine ait calisma veya aciklama yontemleriyle bir digeri uzerinde etkinlikte bulunamayacagi gibi digerine gore karsilastirma yapilip degerlendirilemez. Daha basit bir ifadeyle, bilimsel bilgi edinme etkinligi dinden beklenemeyecegi gibi, dinsel bakis acisi ve cevap arama sureci de bilimsel yontemlerle degerlendirilemez. Bilim, bir inanc olmadigi gibi, din de bir bilim etkinligi degildir. Bilim biraz sonra detaylandirip hatirlatacagim uzere yontemsel olarak farklidir. Her ne kadar icinde inanc da barindirsa da. Sonucta insan faktoru tarafindan ortaya koyulur ve insanin deger yargilari ve inanclarindan, ve dusuncelerinden bagimsiz degildir. Fakat bu gercek, bilimi inanc yada din yapmaz. Ornegin, bilim ne yapar? Fenomen yada fenomen grubuna dair soru sorup, seyleri observe ve tanimlar, fenomeni aciklamak icin hipotez kurar. Fizikte bu genellikle matematiksel bir ilişki veya nedensel bir mekanizma oluşturmak anlamına gelir. Diger ilgili olaylari ve cesitli gozlem sonuclarini elde edilen data ile iliskilendirip, test etme, sonuclari yenilemeye gider.
Farkli bir soylem ile, fenomene nasil? Ne? Ne zaman? Kim? Neden? Ve Nerede? Sorularini sorarak baslar. Sifirdan baslamak yerine, gecmiste yapilan olasi hatalari tekrarlamamak adina daha once elde edilmis kaynaklari arastirip, bir background arastirmasi yaparak eldeki data ile karsilastirir, elde edilen data esliginde hipotez kurarsiniz. Bu hipotez eldeki bilgiye dayali bir tahmindir. Ortada kesin bir bilgi yoktur. Daha sonra yapilan ve yenilenebilen testler ile sonuclar karsilastirilir, gelistirilir, degistirilir, yeni seyler eklenir yada cikarilir. Bilimsel bilgi edinimi bu sekilde baslar ve gider.
Din ise bilimin sordugu yukaridaki sorularin cogunu sormaz. Aslinda din, daha spesifik bir alan olmasi sebebiyle biz din felsefesi yada felsefe hakkinda konusmaliyiz. Islamiyet, hristiyanlik, scientology ne yapar, ne sorar gibi bir seyi konusmak istemiyoruz sanirim. Bu sebeple, ben dinle baglantiyi koparmadan felsefi alanda tartismak istiyorum. Yukarida bilimsel bilgi yada bilgi ediniminin kiyisindan kosesinden bahsettik. Din or felsefe bu sekilde calismaz. Din yada felsefe Tanri’yi alip da gozlemleyeyim, olmadi test edip, hipotez kurayim demez. Yani, yukaridaki iletinizde dediginiz gibi “ bilimi ve dini hipotez olarak” alamayiz. (gerci sadece ornek olarak vermistiniz. Hangisi daha tutarli mantigini gostermek icin) Alsak bile, var olan aciklamalari birbiriyle karsilastiramayiz. Ornegin bilim deney and gozlem yaparken, din yada felsefe fenomen uzerinde deney yapmak yerine bilimsel verilerden hareket ederek felsefi, teolojik arguman kurar. Bu yonuyle kesin ve belirleyici olcude birbirinden ayrilirlar.
“Dinde analiz yoktur ve sizden körü körüne inanmanız istenir.” Cumenize katilamayacagim. Birincisi, analizden kastiniz bilimsel method ise, bunun zaten dinde var oldugunu kimse iddia etmiyor. Bu, yukarida belirttigim gibi dinin calisma sekli degil. Ikincisi, koru korune inanin seklinde bir yaklasimi ben cevremde pek gormuyorum. Ha, oyle insanlar yok mudur? Elbette her bilgi, bilinc, bilis seviyesine gore insan vardir. Fakat herkes kendisinden sorumludur. Obur yandan, daha temel olarak, hangi dinden bahsediyoruz burada? Hangi din bu ifadeyi kullanmis yada desteklemis? Dinler hakkinda derin bir bilgiye sahip olmamakla birlikte, bildigim olcude cesitli Kutsal Kitaplarda canlilik ve evren hakkinda insanlari dusunmeye, arastirmaya, bakmaya, gozlemlemeye davet eder. Elbette, belirli inanc kaliplari vardir. Yaraticinin, sunun bunun varligi gibi. Fakat bu inanclarin gruplarinin varligi “gelin, dusunmeyin, koru korune inanin” seklinde yorumlanamaz. Nitekim, gunumuz de dahil bilim ve felsefe tarihinde dinlere inanan ve son derece guclu bir inanca sahip olan bilim insanlari ve filozoflar mevcuttur. Bilimin onde gelen saygideger kisilerden Newton, bilimden cok inanc ve din hakkinda yazmis ve konusmustur. Insan genom projesini yonetenlerden F. Collins keza inancli bir bilim insanidir. Collins kalkip da, “din bizden koru korune inanmamizi istiyor, biz beynimizi donduralim, curusun gitsin, bilim yapmayalim” dememis, degil mi? Kalkmis ve bizim yap(a)madigimiz, basaramadigimiz isler basarmis ve bu sayede DNA yada Genom konusunda birseyler ogrenmemizi saglamislar.
Kuantum, Big Bang teorisini ortaya atan ve gelistiren kisiler inancli insanlardir. Bu kisiler dine de inanan fakat bilimi sahlandiran kisilerdir. Aslinda bugun bildigimiz bilimsel teori ve kanunlari gelsitirenler cogunlukla inancli bilim insanlaridir. Bu sozunuzu keske “ Din ile bilim arasinda asla gercek anlamda bir zitlik olamaz, cunku biri digerinin tamamlayicisidir” diyen ve Kuantum Teorisini ilk ortaya atan Max Planck ile tartismanizi dilerdim.
Veya Kuantum mekaniginin/ belirsizlik ilkesinin babalarindan Heisenberg’in su cumlesini tekrar dusunmeliyiz; “Yasamim boyunca surekli olarak bu iki dusunce alaninin [bilim ve din] iliskisini dusunmek zorunda kalmisimdir cunku her ikisinin de isaret ettikleri seyin gercekliginden asla kusku duymamisimdir.” Pek cok insan Hume, Kant, Voltaire’in de ateist oldugunu dusunur. Herhangi bir dine sahip olmasalar da kendileri ateist degildir. Ismler uzerinden gitmek pek de dogru bir yaklasim olmasa da, [onlar da yanilabilir] bilim yapmanin inancli olmaya bir problem teskil etmedigini, aksine bilime en fazla katkiyi saglayanlarin cogunlugunun theist oldugunu or olabilecegini vurgulamak icin bu yonelimde bulundum.
Ozet olarak, bilimsel yontemi dine uygularsaniz yada dinsel aciklama ile bilim yapmaya kalkarsaniz, elbette bu iki alani birbiri ile bagdastiramazsiniz. “Dinde inanc vardir, bilimde testing, observing, deney vardir’ demek, isin ozunu kacirmak demektir. Cunku kimse dinde observing, experimenting, testing vardemyor. Zaten, inancli bilim insanlarinin hic biri ( aslinda akli basinda olan herhangi bir insan) bilimsel yontemi dine uygulamaya calismiyor. Dinde tabiki deney, test yoktur. Hem niye olsun? Yukaridaki ilk paragrafiniza iliskin itirazim yada eklemek istedigim genel olarak buydu.