Firavun yazdı:
Sonuç: Yaratıcı bizim günahkar olup olmayacağımızı biz daha yokluk durumundayken biliyordu. Sonuçta O'nun dilemesiyle var olan ben aslında onun dilemesiyle günahkar olmuş oluyorum. Çünkü O benim günahkar olacağımı bilerek beni var etmeyi diledi.
Benim var olmadığım durumda, beni var etmeyi dileyeceği anda benim günahkar olacağımı bilmiyordu diyemezsiniz (aksi takdirde O'nun ilmine hakaret etmiş olursunuz).
Bu durumda, benim günahkar olmam benim özgür iradeyle seçimimden önce bile onun ilminde biliniyordu. O zaman beni yaratmayabilirdi. Sonsuz acıyı bana veren O'nun dilemesidir. Bu da sonsuz sadistliktir.
Cevap verirken yukarıdaki mantıksal çıkarımda yanlış bulduğunuz yerleri, neden yanlış olduğunu ve doğrusunun ne olacağını belirterek açıklayın lütfen.
Bana gelince, ben daha ilk soruda ters köşeye yatıyorum. Çünkü yaratılışa inanmıyorum. Evrenin varoluşunun ardında bir irade varsa, tüm varlıklar bu iradenin ezeli parçası olmak zorunda (bu tamamen mantıksal çıkarımdır). Varlık ya ezeli olmak zorundadır ya da hiçbir şey olamayacaktır (tanrı bile).
Sayın Firavun,
Anlatamadım sanırım.
Kaderin, bireyin üzerinde zorlayıcı hiç bir yanı ama hiç bir yanı yoktur. var derseniz zaten, peygamberlerin, kitapların ve de cennetin ve cehennemin hiç bir anlamı olmazdı.
Kader, bir bilgidir.
Yani, senin ne seçeceğini, yaşantını, ne olacağını vs.. önceden bilmektir, bunu bilmeyen sensin, benim, yada hayatını yaşayan biri.
Hem bu saçma da değil, daha önceki yazımda örnek verdim, bilgisayar ve mühendis örneğini. Benzer yani.
Dolayısı ile, kimse kader için şunu diyemez eğer derse kaderi anlamamıştır : "Kaderimde varsa bu olur, yada işte tanrı dilemiş benim cennemlik olacağımı ne yaparsam yapayım cehenneme giderim. vs.." bu sözler kaderi anlamayan yada işine öyle geldiği için kendi tercihlerinin farkına varmayanların söyleyeceği sözler.
--//--
Varlık ezeli midir ki? hayır tabiki, adı üzerinde varlık, varolan. önceden olmayan demektir. Ki zaten bu evrenin sonradan yaratıldığını, oluştuğunu var olduğunu her bilim kabul eder. İnanışımıza göre, ruhlar ezeli değildir ama ebedidir. Ölüm ile insan da hayvan da ölmez, sadece boyut değiştirdiğini söyler tüm semavi dinler. Ahiret dediğimiz de bu öteki hayattır.
Kıyamet ise, kıyam kelimesinden türemiştir yani Hazırolmak, hazırlanmak, hazır duruşta durmak anlamlarını içerir.
Kıyamet ile bu evren, yeni bir evrene bürünecektir, kutsal kitapların öğretileri bu yönde. Bu mantıksız da değil hani.
Örneğin, bu dünyaya bikere hayat bulmuş bir canlının, tekrardan başka bir dünyada yada burda hayat bulma olasılığı, hiç olmasından daha fazladır.
--//---
Yaratılışa inanıp inanmama olayına gelince. Neye inanırsanız inanın, ama bu evren başlangıçta yoktu ve şimdi var ve bir gün bu sistem de bozulacak, değişecektir. Anlaşılan o ki, bu evren bir irade üzerine var edilmiş. Ben hayatımda, kendi kendine, kendi enerjisini sadece kendi yaratıp kendinden olan hiç bir şey görmedim ki, bu koca kosmoz da kendi kendine varolabilsin. Yani bu akılsız atomlar, senden daha mı akıllılar?? Buna kimseyi ikna edemezsiniz. kendiniz bile ikna olmazsınız. ama bu bir sistem üzerine varolan evrenin bir irade dışı varolmasına akıl erdirebiliyorsunuz, ben onu anlamıyorum işte. İşte bu nokta bile ateizmin bir çöküşüdür!