thalese yazdı:Ateistlerden anladığım kadarı ile, her ne kadar inkar da etseler, ateizmin bilimsel bir dayanağı kalmadı ve yok.
Sadece, ateistin bireysel bir tercihi var.
O da, teist fikre karşı bunların olmayacağını savunmak. Savunmak diyorum, çünkü bir kanıtları ellerinde yok.
Daha bugün okuduğum bir habere göre, Hawking bile Tanrının varlığını (kesin bir ifade ile var demese bile) inkar etmemekte, dahası, olabilir demekte.
Türkiyedeki ateistler daha ne desinler?
Hawking Tanrıya inanmaz, tersine Big Bang'den önce hiçlik olsa dahi bunun tanrısal birşey olamayağını söyler..
Yazdıklarınıza göz attım ve çıkardığım sonuçlar şunlar.
Sizin tek bir kanıtınız var. Sonsuzluk vaadeden bir psikolojik durum, kendi ruhunu büyük bir güce teslim eder (çocuğun annesine teslimi gibi) bir ruh hali.. Dinin verdiği o sonusz huzur kısaca.. Üstelik ölümsüz bir ruhun verdiği güven. İyi de bunlar zaten bir zamanlar hepimizin inancının temeliydi. Din zaten aynı zamanda psikolojik bir vakadır. Sizin sorununuz bunu sanki sadece sizin bildiğiniz. Birde Pascal bahsini, aklı küçümseyen bahsi göklere çıkartmak!
Bir agnostik olarak zaman zaman bu evrende belkide hiç bir zaman bilemeyeceğimiz bir kuvvetin esiriyiz diye düşünmeden edemem. Aklımın sınırlarını da bilirim. Genel olarak aklın sınırlılığının farkındayım. Nietzcshe'ye hak veririm burada Platon'a değil. Ancak, mantığımın almadığı dini, evrene duyduğum hayranlık ve mistik duygularla birleştirerek haklı çıkartmanın, üstüne birde Pascal bahsiyle bunu yapmanın mantıksızlığını da gayet net görürüm. Ve bu bana daha çok huzur verir. Akla güvenmenin huzurunu bazıları anlayamıyorsa bu dini alışkanlıklarından dolayıdır bana göre. Ve şimdi diyelim ki bir Tanrı var, ona karşı maske takabilir miyim? O zaman neden mantığımın peşinden gitmeyim? Neden ahmakça bir korkaklığa sarılayım? Gerçeklerin verdiği bazı huzursuzluğu aklı başında olanlar bir erdeme çevirebilirler. Nietzsche nin dediği gibi, "benim düşüncelerimin gezdiğim yerlere çıkmak bazılarını hasta eder". Ama gerçeğin verdiği huzur, kitlenin daha doğrusu sürünün inandığında aranan o sarhoşluktan daha yüce duygulara ulaştırır insanı. Aksi halde Hindistan'da yahut başka bir yerdek, hala taş devrinde yaşayan kabile de putuna taparken huzurlu olur.
Diğer yaptığınız bir düşünce tembelliği ve kendini kandırmakta dinlere inanan insanların öyle yada böyle allaha inandığını savunmak. Bu bir saçmalık ve inandığınız dine hakaret. Kuranda teslise inananların şirk koştuğunu söyler, ve şirk en büyük cezayı hak eder. Ki zaten bir hristiyan allaha inanıyor olsa idi kuran gönderilir miydi? Bunun mantığı var mıdır? Yani, aynı sizin gibi İsa'ya inanan da gözlerin kapatıp, "ohh my goodd" diyerek kendinden geçiyor.. Oysa dinler arasındaki bu düşmanlığın dahi ahmakça olduğunun farkına varıp bunu bir tanrı gönderemez, bu kadar ahmak olamaz demeyi bile bilmemenin huzuru sizin yaşadıklarınız. Herkes adeta inançsal orgazm halinde ama hepsine göre hepsi yanacak (bir islamcıya göre bir hristiyan vs.) Yada İsa'yı rab edinmeyenler yanacak der incil'de. Herkes huzurlu, aynı bir delinin etrafında olup bitenden haber olmadan kahkaha atması ve mutluluk gösterileri yapması gibi. Dinin işlevselliği üzerine saatlerce konuşabilirim. Ancak bazılarına bakınca cidden nörolojik bir bozukluk olduğunu da düşünmüyor değilim. İnsan türünün en büyük talihsizliği şu saçma dinleri yaratacak beyin mekanizmalarının evrimde kayrılmış olmasıdır belki.
Diğer yandan "yakınını kaybeden inançsızlar nasıldır merak ediyorum" demişsiniz. Ben kaybettim. Herkes gibi üzüldüm ve şimdi de özlüyorum. Ama bu beni peri masallarına inanmaya itmiyor. Bunda anlamayacak ne var merak ediyorum. Yılbaşında noel baba da beklersiniz sanırım. Ama tabi o günah, size sakallı dedeler gelir; ama kıyafeti beyazdır kırmızı değil.